Çoklu Zeka Kuramı (Multiple Intelligence theory)

H. Gardner’s theory

Zeka kavramı geleneksel anlamda bakıldığında, artık hemen hepimizin iyi bildiği IQ (intelligence quotient/zeka düzeyi)) ile değerlendirdiğimiz ve insanların belirli derecelerde zeka düzeyine sahip olduklarını varsaydığımız bir kavram olarak önümüzde durmaktadır.

Bu geleneksel yaklaşımda, zeka, doğduğumuz andan itibaren sahip olduğumuz bir potansiyeldir ve ömür boyu da değişmeyen bir özelliğimizdir. IQ ile ifade ettiğimiz bu zeka düzeyimizi ölçmek amacıyla yıllarca bir çok test geliştirilmiş olup, halen gelişerek devam eden bilimsel bir çalışma alanıdır.

Yıllar içinde bu geleneksel yaklaşıma yönelik eleştiriler gittikçe artmaya başlamış ve zekayı tek düze ve tek boyutlu bir yeti olarak görmek ve birbirinin benzeri IQ testleri ile bireyleri etiketlemenin doğru olamayacağını öne süren fikirler psikoloji alanında oldukça hararetli tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Özellikle eğitim psikolojisi alanında öğrencileri tek boyutlu bir zeka puanı ile sınıflandırmanın, eğitimsel anlamda adil olmayan ve bireysel farklılıkları göz ardı ederek yanlış ve yetersiz eğitim planlamalarına yol açabildiği artık psikologların ve eğitim alanındaki uzmanların çoğunlukla kabul ettiği bir anlayış olarak gelişmektedir.

Amerika’lı Psikolog Howard Gardner, bu konudaki çalışmalarını ilk kez 1983 yılında yayımladığı “Frames of mind: The theory of Multiple Intelligences” adlı kitabında ifade etmiş ve insanların tek bir tür zekaya değil, farklı türlerde zeka alanlarına sahip olduğu görüşünü kuramlaştırmıştır.

Gardner’in teorisine göre, doğuştan sahip olunan tek bir entellektüel kapasite yoktur ve bu hayat boyu değişmeyen bir kapasite de değildir. Geleneksel zeka ölçümlerinin sadece bilişsel yetenekleri çoktan seçmeli testlerle ölçmeye çalışan yöntemler olduğunu öne sürmektedir.

Gardner’in çoklu zeka kuramına göre 8 farklı zeka alanı vardır, tüm insanlar bu zeka kapasitelerinin hepsine farklı düzeylerde sahiptirler. Bu 8 zeka alanı şunlardır:

  • Sözel – Dilsel zeka
  • Mantıksal – Matematiksel zeka
  • Görsel – Uzamsal zeka
  • Sosyal zeka
  • Bedensel – Kinestetik zeka
  • Müziksel – Ritmik zeka
  • İçsel – Kendine Dönük zeka
  • Doğasal zeka (Bu zeka türüne sonradan “Varoluşsal zeka”nın da eklenebileceğini önermiş Gardner.)

Gardner geleneksel zeka yaklaşımını benimsemiş olan eğitim sisteminde ağırlıklı olarak sözel/dilsel zeka ve mantıksal/matematiksel zekanın önemsendiğini savunur. Bu da eğitimsel programların, öğretim yöntemlerinin tüm çocuklar için adil ve yeterli olamadığı, tek tür bir başarı kriteri oluşmasına yol açmaktadır.

Artık gittikçe daha fazla kabul gören çoklu zeka kuramı bir çok gelişmiş ülkenin eğitim sistemine yön vermeye başlamıştır. Ancak henüz bir çok gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerdeki eğitim yönetici ve planlayıcıların bundan bihaber oldukları da üzülerek gözlemlediğimiz bir durumdur.

Tabi ki bu kuramın da eleştirilecek yanları var ve eleştiriliyor da. Ancak bilim zaten eleştiri ve şüpheli yaklaşımla ileriye doğru gitmemizi sağlayan, daha iyiyi, daha doğruyu ve daha gerçeği bulmamızı sağlayacak bir temel disiplindir.

İnsan zekasının tek bir tür zeka alanına indirgenemeyeceği, sığdırılamayacağı çok açıktır. Ama zaten sadece bu konuda değil, diğer bir çok konuda da alışıla gelen bakış açılarını değiştirebilme konusunda daha esnek olabilmek de zekanın bir tezahürüdür kanımca..

Uzm. Psikolog Bülent Korkmaz

Yorum bırakın